Gece geçit vermiyor yine. Geceye gönül karıştığında sessizlik aydınlığı getirmiyor. Sonunu bir türlü yazamadığım bir kitap gibi, karaladığım her son sayfa içime sinmeyip, kitabın arasında sıkışmaya başlıyor. Her seferinde yeni bir son ve hiç bitirilemeyen bir kitap, haliyle. Aslında sıkıyor da, farkındayım. Nihayetinde sabaha uyanmaya mani olan kaç geceyi anlatabilirsin o sayfalar yığınında? Okuyan da bunalır dinleyen de. Hele geceye ortak olmayan…
Ben dostumu karanlık kaldırımlarda tanırım. Ben dostumu yağmurun altında tanırım.
Neyse can sıkmaya gerek yok muhakkak sabah olur. Ama gece hiç bitmiyor sanki be. Hani senden yana da ışık yok, hoş olsa ne, benim sokaklarım senin için fazla büyük. Benim şehrimde sen çok küçüksün, ve fakat yalnızsın da orada.
Diyeceğim o ki, güneş olamayacak kadar uzaksın sevdadan. Tamam sen mum alevi ben pervane, razıyım, razıydım da hatta ama sen yanmaktan da uzaksın. Pervane böceği ne yapsın karanlıkta?
Uzattım yine sözü, bir şehre veda etmek niyetim, kendi şehrime. Koskoca bir şehri ateşe verip, küllerinden çıkacak çiçeklere umut bağlamak niyetim. Benim niyetim sevda. Benim niyetim bu geceyi güneş doğana kadar ateşe vermek.
Hem belli mi olur, bakarsın bu sabah yağmur yağar. Son sayfaya, son sözüm; Allahaısmarladık.