sessizce

İnce ince emekliyor gece. Huysuz bir bebek sanki… Tadını kaçırdı galiba kendini pas geçemeyen karanlıkları anlatırken. Fakat tadı da kaçtı zaten ayışığıyla bu kadar yakın dost olmasının.

Aydınlıkta karanlık suretler görüp geceyi, geceleri ayışığının aşkıyla yanıp sabahı gözlüyordu, her gün ve gece. Bir kısır döngüye düşmüştü.

Çıkışı olmayan bir çukura düşmüş gibiydi. Debelenip duruyordu ama ne bir çığlık atası vardı ne de kurtulmak için bir başka çaba.

***

Yine böyle bir gecenin karanlık alacaya dönmeye niyetlendiği zamanlarında kaldırım taşlarıyla samimiyetini yeniliyordu. Arşınlanacak sokaklar hiç bitmiyordu zaten. Her adım yeni hikayelerle birlikte geliyordu. Her adımda biraz daha yoruluyordu vücudu. Neyi beklediği ise tam bir muammaydı zaten. Enkaza dönüştüğünde bu yürüyüşe bir son vermek mecburiyetinde kalacaktı tabi ki.

Sanırım niyeti, bir hikaye duymaktı, kaldırım taşlarından birinin anlatacağı. Kaldırımlar konuşur mu diye düşündüm uzunca zaman. Fakat onu izledikçe farkettim en dürüst hikayelerin sokakta saklandığını. Esasen sessizliğe olan aşkım da böyle başladı.

Biz onunla en güzel hikayeleri sessiz kaldığımızda dinledik. Yeni yetme bir çocuğun serzenişi gibi olacak belki ama insanlar çok yanlış anlıyor sessizliği. Konuşmamak zannediyorlar bazen susmak denilen şeyi.

***

Güneşin doğmasına bir kaç saat daha vardı. En azından biz öyle zannediyorduk. Belki de sadece ben öyle sanıyordum, emin değilim. Sessizlik olması gerektiği gibiydi. Her adım bir ufak hikaye anlatıyor, her birinde aranılan hikaye olmadığını farkediyor, aynı heyecanla yeni adımları serbest bırakıyordu. Bir adım bir hikaye…

Olmaması gereken bir şey oldu o gece. En azından ben beklemiyordum. Ama o sessizlikle o kadar uzun zamandır dost ki, çok iyi tanıyordu geceyi. Karşısında gelenin hiç ses çıkarmadığını farkettiğinde hiç şaşırmadı. Kaldırımlar böyle yapmazdı aslında. Her adıma karşılık, sessizliği kırmayacak ölçüde bir çıt çıkarırdı, her defasında. Fakat bu defa kati bir sessizlik var gibiydi.

Aynı sessizlik ve zerafet içinde bize doğru yürüdü. Onun için geldiği çok belliydi ama, gözleri bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki. Çok geçmeden. İkisi birden bana dönüp sessizce ve samimiyetle baktığında, anlamıştım üstüme düşen görevi.

Arkamı döndüm, ben geceye onlarsa sabaha doğru yürümeye başladılar.

Kendi hikayelerimi dinleyecek ve anlayacak kadar öğrenmiştim sessizliği artık. Artık bir şeyler anlatma vakti gelmişti, ama sessizce…

Bir Cevap Yazın