Sonbahar gelmişti. Sıcak bir bardak varken elinde, gözü gökyüzüne dalmıştı. Gökyüzü kadar umut dolu bir yüzü vardı. Martılar vardı derin gözlerinin daldığı yerde. Bir telaş, bir savaş, bir umut, belki bir aş, küçük bir hayat. Küçücük vücutlarında duygular vardı elbette ama, onları gözleyende bambaşka bir duygu belirdi.
Tarifi zor, tanımadığı kanatların sessiz elvedası, ama o gidişin gururundaki asalet. Hayat mücadelesi vardı küçücük siyah gözlerde. İsyansız, inanarak, korkmadan ama tehlikeli. Ne hüzün ne de mutluluk. Tarifi zor.
Kanatları yoktu kızın, ne kaçtığı bir sonbahar, ne kaçmak için bir sebebi vardı. Hayal kurmaya korkuyordu belki ama umudun sıcaklığı vardı kalbinde.
Tehlikeli bir elveda vardı belki. Ama bir de hayat vardı, yaşamak zorunda olduğu. Bir umut, bir yudum, bir elveda. Evet, değerdi yaşamaya, herşeye rağmen.