belki

Biraz müsaadenizi istiyorum şimdi.

***

Yolunu kaybetmek diye bir şey vardır hani… Fenadır o hal. Bilinmezliğin kokusu vardır her sokakta. Kolay kolay da kaybolmaz aslında insan ama ne eder nasıl eder; başarır yine de kim olduğu belli olan sokaklarda kimsesiz olmayı. Herkes de kayıptır en nihayetinde. Kim olmak istediği yerde ki? Bilmiyorum, belki de kendimi kandırıyorum.

Yalnızlığı ortak payda yapmaya çalışmak ne kadar garip aslında. Başka birinin yalnızlığında kendisini bulması insanın… Nereden bakılırsa bakılsın hastalıklı bir düşünce. Fakat insanı böyle bir konuda kendisi bile yargılasa pek bir şey değişmiyor. Belirsizliklerden bahsediyordum sanırım. Ya da lafı oraya getirecektim işte, her neyse, bu sefer yol pek de önemli görünmüyor. Kati bir şekilde inanılan gelecek düşüncesinden yediği sağlam birkaç tokat ve tekme sayesinde belirsizliklerin daimi varlığını keşfediyor insan. Masadan düşen bir bardağın havadaki yolculuğunun neticesi bile bilinmezlik oluyor o insan için. Öyle ki, belirsizliklerin kesinliği bile korkutucu oluyor bir noktadan sonra. “Kesin bir şey yoktur. Bunu unutmamam lâzım.” diyerek başlayan şüphe, “Kesin bir şeyin olmadığı hakkında bile kesin konuşmamalıyım.” fikrine eviriyor kendini.

Neticede kayboluyorsunuz işte. Garip… Gerçekten çok garip. Hala sizi de dahil etme çabasındayım şu kısacık hikayeye. Bir şeyleri çözmenin tek yolu onu kabullenmektir diye bir safsata vardı. Şu sıra safsatalara inanma meylindeyim. O yüzden düzeltiyorum cümlemi, neticede kayboluyorum.

İşin vahim yanı, bu düşüncelerin akışına teslim olursam kelimelerimin arasına “kesin” olan bir şeyler sıkışacak gibi geliyor. O yüzden yine beceriksiz bir kapanış yapmak evla olacak galiba.

Öyleyse şimdi bana biraz müsaade edin.

Yok olmalıyım.

Bir Cevap Yazın